Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Her şey nasıl başladı? – 2
(Bu hikayenin kendisi, yer ve karakterler tamamen hayal ürünüdür.)
Güzel Anadolu’nun çorak topraklarında zaman hızla akıp gidiyordu. Birinci bölümde bahsettiğim 3 yıl dolmak üzereyken güzel ülkemin üzerine kabus gibi çöken 5 Nisan kararları dönemin yöneticisi tarafından bir bir açıklanıyordu. Ben henüz 12 yaşında bir çocuk olarak her şeyden habersiz döviz borçlu aileme ve onların hüzünlerine bakıyordum. Çünkü TL %38’e yakın bir değer kaybı yaşamıştı.
Çevrenizdeki insanlar ne kadar hüzünlü olursa olsun çocukluk çok farklı bir şey. Sürekli oyun oynamak istersiniz. Ben de oyunlar oynayarak ve ders çalışarak vaktimi geçiriyordum. Tabi yüz üstü ders çalışmanın verdiği zevki de unutmamalı. 🙂
Zaman öyle hızlı ve kötü akıyordu ki günlerden bir gün babamın çalıştığı fabrikanın satılacağı haberi eve kabus gibi çöktü. Küçük yerde oturanlar bilirler, eğer bir dedikodu varsa o laf süner süner süner ve uzayıp kopma noktasına gelir. Sünen o laf aynen şunu diyordu “Devlet fabrikayı satacak, özel sektör alınca bütün işçileri işten çıkaracak”. İlk başta öyle şey olmaz dense de zamanla olan olmuş ve birçok işçi işinden olmuştu. Benim babam da o işçilerin arasında olduğundan zaman bizi nehrine katmış ve suyun bir dalı taşıması misali yolumuzu İstanbul’a doğru çevirmişti.
Neredeyse bütün akrabalarım İstanbul’da olduğundan daha önceleri 2 ya da 3 kez İstanbul’a gelmiştim. İstanbul büyük, İstanbul ürkütücü idi. Ama bizim ailemiz için İstanbul’un kötü bir sürprizi daha vardı. İstanbul yıkıcıydı. Çok ayrıntıya girip sizleri boğmak istemem ama İstanbul bizi öyle bir yıktı ki ekmeğe muhtaç hale geldik. Ben yaşanan onca olaydan sonra mahallemin o güzel sokaklarını özledim ve eve kapandım. Okul ile ev arasında gidip gelirken yıllar bir bir akıyordu.
Ergenliğe ilk adımı atan ben henüz tam olarak büyümemiş ve ileride de büyümeyecek olan sikimi fırsat buldukça sıvazlamaya başlamıştım. Birinci bölümde bahsettiğin o sünnet olayında sünnetçinin kurbanı olmuştum sanırım, çok sonra gittiğim doktor öyle söylemişti. 🙂 Saf bir çocuktum, sikin kaç santim olması gerektiğinden bihaberdim ve sikimin küçük olması benim için sorun değildi. Yüz üstü yatarken aldığım zevkin yerini su ve sabunla mastürbasyon yaparken aldığım zevk almıştı. Okulda birkaç arkadaşım söylemişti. Adı 31 imiş. Herkes kendisinden sıvı geldiğini söylüyordu. Ama benden gelen herhangi bir sıvı yoktu. Bir sabah uyanana kadar. 🙂
Kamyonu devirmişim…
Benim hala bir odam yoktu. İstanbul’a da taşınsak hala salona yer yatağı taşıyıp, sabahları topluyorduk. Bir sabah uyandığımda kilot, eşofman ve çarşaftaki ıslaklığı, lekeyi görüp anneme sormuştum. O zamanlar ne olduğunu bilmesem de kamyonu devirmişim ve abdest almaya doğru banyoya koştum. Çok belli etmesem de banyoda “oley beeee” diye kısık sesle bağırıyordum.
Ergenlik, ergenliğin verdiği o güzel enerji ile kamyon devirmeye devam edince bu işi rüyaya bırakmamak gerektiğini anladım. Hayal kurmak istiyor ve kendimi zorluyordum ama hayal kuramıyordum.
Liseye başlayana kadar harala gürele devam eden mastürbasyon seansları lisede arkadaşın bilgisayarını ödünç istemem ile farklı bir boyuta mı taşınacaktı? 🙂
Bilen bilir 90’lı yıllarda ADSL yoktu. Kasaların içinde bulunan modemler aracılığı ile zar zar vır vır vir vir sesleri arasında internete bağlanabilirdik. Hani o aganigi naganigili reklamların, kokoreççiiiii ile kestaneciiii nin ixir reklamlarının döndüğü, Kompela’nın “Bana pezevenk dedi” yaa dediği Televole’li yıllar. İşte o yıllarda arkadaşımın kasa, klavye, mouse, monitör ve kablolardan oluşan bilgisayarını zar zor bizim eve taşımıştık. İstanbul bizi öyle bir yıkmıştı ki yüzümü eğip bilgisayarı istemiştim. Amaç oyun oynamaktı ama eve o bilgisayar girdiyse modem ile internete girilecekti.
Yanlış hatırlamıyorsam Telekom’un 146 servisi vardı. Kullanıcı adı olmadan girebiliyordun ama telefon faturasının da amına koyuyordu. 🙂 Olsun internete girmem gerekiyordu ve bağlanıp girdim. altavista isimli arama motoru meşhurdu ve orayı açıp ne yazmalıydım?
İlk porno site ziyaretim 🙂
Ne yazdığımı tam hatırlamamakla birlikte arama motoru beni açık mavi zeminli al4a isimli siteye götürmüştü. İnternet o kadar yavaştı ki site sahipleri resim koymayıp sadece yazılardan oluşan link kümelerini oraya serpiştirmişlerdi. Evde herkes çalıştığı ve ben okul tatilinde olduğum için rahattım ama heyecandan içim içime sığmıyordu. O yazıların arasında dolaşıp tanıdık bir şeyler aradım.
İngilizce derslerimize matematik öğretmenimiz girdiğinden basit cümleler ile idare ediyorduk. He, She,it. Aman tanrım o da ne? Orada ne yazıyor…
Shemale yazıyorrrrrrrrrr
She kadın demekti. Male’in ne olduğunu ise bilmiyordum. :))))) Mal bulmuş mağribi gibi oooo karıları buldun diye düşünerek linke tıkladım. Linke tıklayınca bir liste daha geldi. Her yerde ama her yerde shemale yazıyordu. Ohhh hazineyi bulmuştum ve ilk linke tıklamalıydım ve tıkladım.
Linkte 10 tane resim vardı. O zamanki resim galerilerinde resimler sıra ile konulurdu. İlk etapta yüz, sonra yüz ve omuzlar, sonra yüz, omuz ve memeler, sonra yüz, sırt ve göt, en sonda da bütün vücut. İnternet o kadar ağırdı ki bir resim 2 dakikada ancak yükleniyordu. Yüklenen ilk resimde güzel yüzlü bir kadın, sonra saydığım resimler 10 dakikada ancak yüklendi.
Şükür ki götü de görmüştük. Sonraki yüklenen resimde beni vajina bekliyordu ama bu işte bir terslik vardı. O güzel vücutlu, bebek yüzlü kadının önünde sallanan şey sik miydi? Onda sallanan şey sik ise bendeki neydi? Niye orada she yazıyordu? O zamanlar translate servisleri neden yoktu? Male ne demekti amına koyayım? İngilizce-Türkçe sözlük neredeydi?
2-3 dakika bu şekilde düşünürken kadın adamın götünü ve memelerini kesmeyi de ihmal etmiyordum. Ali’nin üzerine uzandığımda keşke altımda bu kadın, adam, kadın adam olsaydı düşüncesi kafamın içinde dönüp dururken küçük sikim dimdik olmuş sıvazlanmayı bekliyordu.
Hikayemiz teknolojinin gelişmesi, internetin hızlanması ve shemale sevdasının başlaması ile devam edecek. Sonraki süreçlerde ise shemale in yapay gelip sevdanın crossdresser a evrilmesini anlatacağım. 🙂